Coğrafya Kaderdir

 


Herkes parayı zahmetsizce, kolayca kazanma derdinde. Emek, alın teri, işinin hakkını vermek gibi kavramlar artık demode olmuş. Yapana da salak gözüyle bakıyorlar. 
Gidişime 1 hafta kala gelinliğimin derdine düştüm. Dünkü prova tam bir fiyaskoydu. Son kez gittiğimi düşünüyordum. Etek boyu, bel... son kontroller yapılır, 2-3 güne teslim alırım derken, 2,5 aydır bir gram yol almadıklarını anladım. Gelinliğim iki parçalı ve şu anda üstü başka renk, altı başka renk. Yersem... Meğer geçen haftaki provayı hasta oldukları için değil sıçtıkları için ertelemişler. Bunu anlayabiliyorum.  
Şimdi ne yapılabilir? Üst kısım ağartılmaya çalışılabilir ya da alt için üste uygun yeni kumaş bakılabilir. ya da alta uygun yeni üst yapılabilir. Hadi bakalım, hangisi düşecek payıma... Hangi çözüm, hangi olasılık. Neye benzeyeceğim düğünümde. 
Fatih'ten Saraçhane'ye nasıl yürüdüm bilmiyorum. Hem hayal kırıklığımdan hem başıma bir şey gelir mi korkusuyla... Üzerimde askılı bluz vardı ve sokakta ben hariç hemen hemen herkes çarşaflıydı. Fakat çarşaflı olmayıp normal tesettürlü olanlar adeta birbirleriyle yarışır gibiydi. Neyse onlar birbirinin ne giydiği ile ilgileniyorlardı daha çok. Bana bakan olmadı. İtiraf etmeliyim, kendimi biraz turist gibi hissettim. Yok, ben kaşınmışım resmen gelinliğimi orada diktirmeye kalkmakla. 

Dönüşte bindiğim otobüste elleri kolları karton torbalarla dolu bir adam, torbalardan birini ayağımın üstüne koydu, üstüne üstlük bir de ittirdi bir tane daha koyabilmesi için yer açılsın diye. Sizi bana parayla mı verdiler! "Ne yapıyorsun?" diye kükredim. "E dur alacağım, beklesene, hemen ne bağırıyorsun?" gibi şeyler söylediğini sanıyorum çünkü ne dediği de tam anlaşılmıyordu. "Çek şunları çek, çeksene! Hala bakıyorsun yüzüme" dedim. Biraz öteye aldı. O sırada karşımdaki diğer adam ona, "bırak sen uyma ona, tamam tamam" dedi. Saldırgan olan benim, bana uymayacakmış. 2 dakika geçti, geçmedi... Adam yeni bir torbayı yeniden ayaklarımın üstüne doğru ittirdi. Dönüp diğer adama, "bak ben şimdi burada büyük olay çıkaracağım, karışmak yok" dedim. Adam güldü, diğeri hemen çekti torbasını, işe yaradı. Sonra durakta inip eve ağlayarak yürüdüm. Bıktım be hepinizden.

Telefonumu sokakta yürürken çantama attığımı sanıp yere atmıştım. Kılıfı da takılı değildi, şans bu ya! Arka kamerasının camı kırıldı. Mahalledeki telefoncuya uğrayıp sorduğumda "Yapılır, yaparız" demişti. "Ama bir yeri aramam lazım, camı getirmemiz lazım"... "Peki" dedim. Fiyatını öğrendim, ve geçen cumartesi uğradığımda takılması için sözleştik. Gittiğimde dükkan kapalıydı. Kapının üstünde bir telefon numarası yazılıydı. Aradım açmadı. Böyle yürüyor işler buralarda. Söz senet değil.
Dün tekrar uğradım. Yüzümdeki maskeyi bile ıslatmış gözyaşlarım. Yüzümü silip dükkana girdim. "Geldim, hadi takalım şunu" dedim. "Neyi?" dedi. "Hani camını cumartesi geldiğimde takacaktınız, ama yoktunuz, aradım açmadınız... O cam işte." dedim. 
"Ha evet, ama bir yeri aramam lazım" dedi ve yine telefonu kulağına dayayıp 5 dakika öyle kaldı. "Ben anlamadım, siz mi yapacaksınız bu işi, dışarıdan biri mi gelip yapacak?" diye sordum. Önce bön bön yüzüme baktı sonra da onun oraya göz kulak olduğunu, esas adamın aslında diğer dükkanda bulunduğunu he de de hö dö dö... sonrasını dinlemedim. Sadece cümlesinin bitmesini bekledim ve iyi akşamlar dileyerek oradan koşarak uzaklaştım. 

İş yerimde son 4 günüm. Yarım gün geçti, kaldı 3,5. Herkes üç buçuk atıyor. İzlemesi keyifli... 1,5 aydır yerime bulunamayan insanı bugün bulmaya çalışıyorlar. Şu kadarcık kalan zamanda neyi ne kadar aktarsam kardır diye düşünüyorlar. Ne kadar aktarırsam o kadar az cinnet geçirirler benden sonra. Az ya da çok... Geçireceksiniz o cinneti. 😎 Neden benim kıymetim hep gittiğimde anlaşılıyor? İş o kadar basit değil. Herkes ben değil. Olması da gerekmiyor gerçi. Olmasa da oluyor. Burası Türkiye.


Oysa sakin ve mutlu geçmeliydi bu haftam... Neşeli geçmeliydi... Beni sevenler arayıp "gitmeye hazır mısın? heyecanlı mısın? bütün hazırlıkların tamam mı?" diye sormalılardı. Beni sevenler mi dedim? Bir dakika... Yine konuya modası geçmiş bir yerden bakıyorum galiba. 

Şu yolları bir aşsam kolaylıkla. 3 günlük yolculuk rahat ve güzel geçse, sular gibi aksa... Kendimi bundan sonraki hayatımın, sevdiğimin kollarına bir atsam. Başka bir şey istemiyorum. Çuval da giyebilirim yani. Neticede yakışır. 



Yorumlar

Popüler Yayınlar