yalnızlık

cumartesi sabahları, hafta boyunca her sabah balkon kapısının yanında, kitaplığın üstünde, konsolun üstünde, banyodaki lavabonun yanında, salondaki sehpada bıraktığın, içinde çeşitli miktarlarda kahve artığı olan beş fincanı toplayıp mutfağa götürürsün.

iş dönüşü apartmanın merdivenlerinden eve doğru ağır aksak çıkarken; yüzüne gülmek ya da konuşmak zorunda olduğun kimse olmadığı için, istersen, kapıyı kapatır kapatmaz ayakkabılarınla kendini kanepeye atıp dakikalarca tavana bakabilme özgürlüğün olduğu için sevinirsin bazen.

gece olup uykun geldiğinde; sen yatmaya hazırlanırken, kapıları kilitleyip ışıkları söndürecek kimse yoktur... yatağa gidene kadar karanlıkta kalmamak için baştan sona söndürerek gideceğin lambaları sondan başa doğru açarak kapıya gidersin. kapıyı üstten kilitlersin, zincirlersin, bir de alttan kilitlersin. sonra balkon kapısını kilitlersin, fişleri çekersin, yanan mum, sigara olmadığından emin olursun... sonra geçtiğin yol üzerindeki lambaları tekrar söndüre söndüre ilerleyerek yatak odasına girersin. Odanın kapısından girdiğinde söndürülecek son iki lamba kalmıştır. Odanın lambası ve yatağın baş ucundaki lamba. Odanın lambasını söndürdüğünde, hep, tam bu anda, için bi cız eder. yatağın ayak ucundan kıvrılıp komodinin üzerindeki lambayı da söndürür, yatağın örtüsünü kaldırır, usulca süzülürsün içine. yaz da olsa kış da olsa dizlerini ille de karnına ve örtüyü ille de boğazına kadar çekersin. sağa dönsen odanın kapısı, bir yalnızlık... sola dönsen balkon kapısı, ayrı bir yalnızlık... sırt üstü yatsan, tavan... o apayrı bir yalnızlık... her gece ama her gece böyle geçersin uykuya.*



*devamı gelecek

Yorumlar

Popüler Yayınlar